İLK YANLIŞ ANLAMA
"İ will give you a boat to cross the river but you must leave it on the other side and continue on. "
-Buddha
Sana bir tekne vereceğim gölü geçmen için ancak orada onu bırakıp devam etmelisin.
Her birimiz varoluş sürecimize şu anda sahip olduğumuz özelliklere dikkatli bir şekilde bakarsak aynı evrene baktığımızda etkilendiğimiz gibi kendi varlığımızdan etkileniriz. Öyle canlılarızki düşünüyor,üretiyor, yok ediyor , var ediyoruz. Bu eylemlerimizin gerçekleşmesi tek bir şeye bağlı: istemek.
Günümüzde insanların %90 'ı anksiyete ve belki biraz daha azıda depresyonla boğuşuyor. Genel olarak mutsuzlukluk, tatminsizlik bulutlarını bir balon gibi ipe bağlamış kafamızın üzerinde gezdiriyoruz. Birbirimizle olan ilişkilerimiz samimiyetsiz, yüzeysel ve en temelinde tek bir kelimeyle ifade edersem " öylesine " .
Değerlerimiz ! Diye bağrındığımız hiçbir değerin değeri yok .! Evet , öylesine yaşıyoruz. Saniyelik mutluluklar uğruna, " benimde var ." demek için alıyoruz, başkaları yapmıyor diye yapmayıp birşeyleri başkaları yapıyor diye yapıyoruz..
Mutsuzluk bize eklenmiş bir eklenti değil. Yaratılırken bununla doğmadık. Buna sebep olacak şeyleri biz yarattık sadece. Bana sorarsanız insanın mutsuz olmasının en büyük sebeplerinden biri arzuları. Bitmek bilmeyen arzuları. Üstüne düşünse aslında gerçekten istemiyor bile olabilir bazılarını. Doyumsuzluk.. Elbette başımıza gelen şeylerde bizi mutsuzluğa sürüklüyor ama hayatta nelerle başa çıktığımız değil, nasıl başa çıktığımız önemli bana kalırsa.
Arzu ve isteklerimizin bu kadar kalabalık olmasının tek bir sebebi var : hayattan ne istediğini bilmemek. Bu hayatta ne yapmak istediğini, hayattaki amacını. Bu bilinmezliği çözüp, istek kalabalığından kurtulmanın yolu ise kendini daha fazla dinlemekte. Bir orman düşünün. Orman insanın saf ve temiz olduğu tek yerdir. Çünkü gerçek susamışlığı ancak ormanda tecrübe edebilir. Arzulardan arınmakta bizim ormanımız olmalı. Gerçek susamışlığı tadıp asıl olanı bulduğumuzda bu kalabalıktan kurtuluruz.
Peki asıl amaç ve arzuyu bulduğumuzda ne olacak? Bunu hayata geçirmek her zaman mümkün ş
mü?
Gelelim asıl konuya. İnsanoğlunun "ilk yanlış anlaması" na.
BEN . Benim ellerim. Benim bedenim. Benim düşüncelerim. Ben kelimesi zihnimize şunu anlatıyor " sen varsın " . Varoluşumuzu da bedenimizle somutlaştıryor. Bu somutlaştırm hali ilerisinde şu düşünceleri doğuruyor " benim ayaklarım kuvvetsiz daha fazla koşamam" - " kanatlarım yok o yüzden uçamam. "
İnsan bedeninde kanat yok doğru uçamam :) ama bu yapamamlar kendimizi sınırlamamıza sebep oluyor. Düşüncelerle sınırlanan beyin haliyle bedenende sınırlanıyor. Bu sınırlamalar yine bize doğuştan gelmemiş " korku " eklentisinide getiriyor.
Bu ilk yanlış anlamayı bilirsek gerçek amacımızı bizi mutlu eden şeyleri elde etmemiz olası. Çünkü bir şeyi zihnen ve ruhen gerçekten istemek bedenide bu hususta birşeyler yapmaya zorlayacaktır.
Buddha'nında söylediği gibi varoluşumuz zaten ihtiyacımız olan şeylere erişmemiz için yeterli. Tek yapmamız gereken öncelikle geçmek istediğimiz gölü bulmak, elimizdekilerle imkan ve fırsatlarla, çabayla o gölü geçmek ve yolculuğumuza devam etmek..
Yorumlar
Yorum Gönder