BRAHMACHARYA
Hayat seçimlerden ibaret. Her gün her dakika önemli ya da önemsiz şeyler için seçimler yaparız. Bu seçimlerin sonucu bazen öngörülmüş ve tatmin edici olurken bazende hayal kırıklığı olabiliyor. Küçük seçimleri bir kenara bırakıp hayatımızı doğrudan etkileyen o seçime gelelim. Seçim , öncesinde önemli bir soruyu getiriyor. Nasıl yaşamak istersin?
En olası cevap " ızdırapsız " olurdu heralde. Her konuda ızdıraba düşen bir nesiliz. Ne elde ettik ne elde edemedik , elde ettiklerimiz ne derece yeterli. Çok güzel ve bir o kadarda eski olan Kızılderili sözü ne diyordu " Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak ".
Materyal şeylere bağlılığımız, varlığımızı her anlamda kavrayamamış oluşumuzdan kaynaklanıyor. Bizler sadece gördüğümüz kadarıyla var'ız sanıyoruz. Halbuki görünenin arkasında sahip olduğumuz, karakter, hayaller, arzular yatıyor. Günlük hayatın kargaşasında bunu görmemek farketmemek çok doğal ancak kötü olan bunu en baştan beri bilmiyor yada buna dikkat vermiyor oluşumuz. Çok hızlı akan bir derede , akışın tersi istikamette deli gibi yüzmekle meşgulüz.
Trafik yukarıdan balonla geçmekte olan biri için keyif verici ya da önemsiz bir detay iken trafiğin içinde , aracında oturmakta olan biri için bunaltıcı bir olay. İnsanda böyle işte. Çoğumuz geçmişte olan ya da gelecekte olabilecek şeylerin senaryosuyla boğuluruz kimi zaman. Buna gereksiz düşünme, düşüncelerde kaybolma deriz. Düşüncelerde kaybolmanın en büyük sebebi bize yaramayan şeyleri tüketmektir. Zihinde tıpkı mide gibidir, bize uymayan şeyleri tükettiğimizde aynı midenin yapacağı gibi kaba tabirle ishal olur ve tüm düşünceleri , karmakarışık bir şekilde ve bir anda ortaya döker. Meditasyon yapan insanların ısrarla söylediği birşey var. " zihni sessizliğe kavuşturmak" Bu aslında sıkça yanlış anlaşılan bir kavram. Zihnimiz, beynimiz bizi diğer canlılardan ayıran muazzam bir organ. Sırf bizi memnun etmediği için onun fonksiyonlarını kısıtlamak istiyoruz. Bu zekamıza ve evrimimize büyük bir hakaret olmakla birlikte imkansızda bir olay. Zihin ancak karaciğerimiz, böbreğimiz ve diğer organlarımızda işlevini kaybettiğinde susacaktır.
Memnun olma kavramına ,zevke olan bağlılığımız esarettir. Bir zevk alma durumu ancak yine bir şeye bağlı gerçekleşir. Bir insana ya da bir maddeye bir olaya. Bu zevk alma durumu doğal olarak kendiliğinden var olmadığı için bize bu zevki veren şeye bağlılığımız oluşur. Haliyle esaret kavramıda belirir. Zevklerden birazda olsun kendini soyutlayabilmiş insanlar kendilerini daha özgür hissederler. Elde ettiklerimize ya da elde edeceklerimize çok bağlanmamalıyız. Bunlar mutluluğumuzun tek yolu olmamalı.
Brahmachaya , nihai yolculuğa çıkandır. Bu yolculuk kişinin zevklerinden arınması, mutlak sevince ulaşması ile başlar. Yolculuk tek başına olmayı gerektirir. Çünkü çok yüksek ve zorlu bir dağ tırmanışıdır. Ve bu tırmanışı sırtında insanları taşıyarak yapmak akıllıca olmayacaktır.
Mutluluk ,sevincin bir gölgesidir. Sevinç ise , zevkten ziyade sebep aramayan , içten gelendir.
Bu yüzden özgürdür ve özgür hissettir.
Yorumlar
Yorum Gönder